Corona ve “Evde Kal” sürecine bağlı kaldığım yeni bir hafta sonu tatilimde(!) bu haftasonu harika bir kitabı okumayı bitirdim ve kitabın kapağını kapatırken kendi adıma bu kitaptan çok değerli bir ders aldım.
Aklınızdan “acaba hangi kitapmış” sorusu geçiyor olabilir. Kitabın adının ya da yazarının veya kitabın konusunun yazdıklarımla hiç bir ilgisi yok. Sadece şunu söyleyebilirim yazar, sanki zihnimin tur rehberi gibi bilinçaltımın tarihi kalıntılarında beni oradan oraya dolaştırıp durdu. Sanki, benim hangi cevapları aradığımı biliyormuş gibiydi. Tek kelimeyle; harikaydı. Ama beni bundan daha çok şaşırtan şey ise şuydu:
Bu kitabı 2019 da kütüphaneme buyur ettiğim dönemde, aslında bu kitabı okumuştum ve itiraf edeyim “Ne saçma bir kitapmış” deyip kızmıştım. Şimdi ise, bu saçma şeyi sevdim.
Değişen ne mi oldu? Tabii ki kitabın içinde yazılanlar değişmedi. Değişen tek şey: “zaman ve koşullar”.
Son bir yıldır bu virüsün hayatıma etkileri ile birlikte, benim de hayata dair davranışlarım ve endişelerim pozitif anlamda değişti ya da güncele uygun olarak ifade edecek olursam "mutasyona uğradı" diyebilirim. Velhasıl, bir zamanlar bu kitapta içi boş gelen kelimeler, bugün benim için derin anlamlar ifade eden cümlelere dönüştü.
Şimdi oturdum ve kütüphanemdeki kitapların arasından görmezden geldiğim kitapları yeniden masamın üzerine çıkardım. Bir yandan mahçup bir şekilde bu kitaplara bakıyorum ve bir yandan aklıma üfürmeye başlayan o sesle konuşuyorum:
- Uğur, acaba bu kitaplardan hangisi için artık hazırsın?
- Bilmiyorum belki hazırım…
- Ama ya hazır olmadıklarım varsa…
- Ne diyeyim, umarım onlar için de en kısa zamanda hazır olurum.
Comments