Bir kimsenin istenilen bir amaca varmak maksadıyla topladığı mevcut güçlerinin karşısına dikilen engele “problem” denir. Bir kimse ne zaman belli bir amaç veya anlayışa erişmek için çaba harcarken bazı engellerle karşılaşıyor ise onun için bir problem var demektir.
John Adair problemi “problem sizin önünüze atılmış sizi engelleyen bir durumdur” biçiminde tanımlamaktadır. Adair problem için oldukça ilginç bir açıklama daha yapmıştır. Problemlerin birçoğunun aslında çözüme ilişkin tüm elemanları da içinde barındırdığını, tek yapılması gerekenin orada duran bileşenleri yeniden düzenlemek olduğunu belirtmiştir.
Problem Çözmenin etkinliği, zihninizin karşılaştığınız herhangi bir problemi nasıl ifade ettiğine bağlıdır. Bu ifade genellikle kişisel deneyimler ve inançlar tarafından belirlenir ve engellenir. Sorunu analiz ettiğinizde ve sorunun temsilini birinden diğerine değiştirdiğinizde, sorunu yeni bir ışıkta anlamanıza yardımcı olacak bir alan oluştuğunu görürsünüz. Buna yeniden yapılandırma denir.
Yeniden yapılandırma konusunu biraz daha kolaylaştırmak adına, geçtiğimiz bahar aylarında gözlemlediğim bir olayı sizlerle de paylaşmak isterim:
“ Komşumun biri 13-14 yaşında, diğeri ise 9-10 yaşında iki erkek çocuğu var. Onları geçtiğimiz Haziran ayında evimin balkonundan, bahçelerinde futbol oynarken izliyordum. Anlaşılan 2020 yılında başımıza musallat olan bu hastalık sebebiyle, bu iki çocuğun ebeveynleri, çocuklarının sadece kendi aralarında oyun oynamalarına izin veriyordu.
İlk zamanlar bu futbol oyunu devamlı iki kardeşin birbirlerine bağırmaları, hatta bazen küçük didişmeleri ile sonuçlanıyordu. Zira büyük çocuk futbol konusunda daha yetenekliydi ve belli ki bununla ilgili daha önceden eğitim almıştı. İki kardeş ne zaman birbirleriyle maç yapsalar, maçı kimin kazanacağını tahmin etmek çok da zor değildi. Küçük çocuk sürekli yenildiğinden, bir zaman sonra oyuna olan ilgisini de kaybetmeye başlamıştı. Artık ağabeyi onu futbol oynamak için çağırdığında ya bahçeye gelmiyor ya da futbol oynamak istemiyordu. Anlaşılan büyük kardeşin artık bir sorunu vardı çünkü bahçede bu oyunu oynayacak kimsesi yoktu.
Bu durumda büyük çocuğun önünde, dört seçenek görünüyordu:
1. Büyük çocuk, kardeşinin en az bir oyun kazanmasına izin vererek onu oyunda tutabilir
2. Küçük kardeşinin istediği başka bir oyunu oynamayı kabul edebilir
3. Çocuklar oyun oynamayı bırakabilir
4. Büyük çocuk, küçük çocuğu devamlı yendiğini söyleyerek kızdırabilir ve başka bir oyun oynamaya ikna edebilir.
Evimin balkonundan, büyük çocuğun nasıl hareket edeceğini merakla bekliyordum. Ancak bir iki gün bahçeden top sesi gelmeyince, yukarıdaki üçüncü maddenin gerçekleştiğini anladım yani kardeşler futbol oynamayı bırakmışlardı. Oysaki, büyük çocuğun yukarıda belirtilen çözümleri seçmesi gerekmiyordu. Kardeşi ile bir rekabet oyunu oynamak yerine, bir işbirliği oyunu oynamayı kabul edebilirdi.
Neyse ki kriz uzun sürmedi, herhalde evin büyükleri araya girmiş olacaklar ki iki kardeşi bahçede, yeniden ellerinde futbol topu ile gördüm. Ancak bir fark vardı; büyük çocuk, kardeşine topa nasıl vurması gerektiğini anlatıyordu. Ardından kısa şutlar attırdı… topu ayağında nasıl saklaması gerektiğini gösterdi… Velhasıl büyük çocuk kardeşi ile rekabet etmek yerine, küçük kardeşinin bu oyunda ustalaşmasına yardım etme farkındalığı ile hareket ediyordu.
Birkaç gün sonra balkondan onlara bakarken, bu sefer bahçeden bağrışmalar yerine iki çocuğun kahkaha dolu sesleri geliyordu. Anlaşılan sorun çözülmüştü; küçük kardeş bu oyunla ilgili yeteneğini geliştirmişti, büyük kardeşte artık iyi bir oyun arkadaşına sahipti. Bu her iki çocuk açısından da kazançlıydı.”
Aslında bu örnekte dikkat edilmesi gereken önemli şey, büyük çocuğun karşılaştığı sorunu yeniden yapılandırmasıdır. Çünkü başlangıçta küçük kardeşin oynamaya devam etmesini zorlaştıran şey, büyük çocuğun kendisinden kaynaklı yanlış bir tutum benimsemiş olmasıydı.
Günlük hayatımızda da yaşadığımız sorunları ifade edebilmek için, onu analiz edebilir ve çözümü kolaylaştırmak adına sorunun kendisini kategorilere ayırabiliriz. Bu kategoriyi hızlıca “iyi tanımlanmış problemler” ve “kötü tanımlanmış problemler” olarak belirleyebiliriz.
Kötü tanımlanmış problemler, adından da anlaşılacağı gibi, kesin bir amacı olmayan problemlerdir. Bu tür, beklenen bir çözümü bulmayı zorlaştırır. İyi tanımlanmış problemler ise, çözümlerin kolayca bulunabileceği problemlerdir. Bu problemler, sorunun büyüklüğünü tahmin etmeyi ve aynı zamanda uygulanabilir çözümleri belirlemeyi kolaylaştıran iyi tanımlanmış hedeflere sahiptir.
Hayatınızın herhangi bir alanında bir sorunla karşılaştığınızda, sorunu mantığınızla veya yorumlamaya çalışarak çözmeye çalışabilirsiniz. Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, öncelikle sorunun amacını anlamalı ve sorunu çözmek için kullanabileceğiniz farklı yolları tanımlamaya çalışmalısınız. İşte bu problem çözmenin anahtarıdır!
Bình luận