Edgar Allan Poe'nun olayların orta yerinde başlayan şu tuhaf hikayelerinden biri olan "Oval Portre"de bir adam Apennin'de terk edilmiş bir şatoya rastlar. Bir geceliğine şatonun kulelerinden birindeki bir odaya yerleşir.
Duvarları tablolarla dolu olan odada tabloları betimleyen küçük bir kitap da vardır. Adam şamdanın yerini değiştirir, ışık odanın bir köşesini aydınlatır ve birdenbire oval bir çerçevenin içinde genç bir kızın portresi ortaya çıkar. Köşeden ona gözlerini dikmiş yüz adamı sarsar, tekrar kendine gelmek için gözlerini kapatmak zorunda kalır.
Sonra yarım saat boyunca tabloyu seyreder, neden bu kadar etkilendiğini anlamaya çalışır ve onu ilk bakışta böylesine şaşırtan, büyüleyen ve evet, dehşete düşüren şeyin portrenin yüz ifadesinin "yaşayan bir insana"' tıpatıp benzemesi olduğuna karar verir. Şamdanı eski yerine iter ve kitapta tablonun hikayesini aramaya başlar.
Portrenin ressamın karısına ait olduğunu anlar: Adam kadından kendisine modellik yapmasini istemiştir. Dünya güzeli kadın ressam kocasının atölyesi olan karanlık odada uzun saatler geçirmiştir. Ressam öylesine tablosuyla meşguldür ki, karısının günler boyunca odanın kötü ışığında sağlığının bozulduğunu fark etmez. Kadın yavaş yavaş eriyip bitmektedir. Tablo haftalar sonra bitmeye yüz tuttuğunda, ressam artık sadece ve sadece portreye bakmaktadır.
Sonuçta sadece ağız ve göz kenariarındaki birkaç çizgi kalmıştır. Ressam bir an büyülenmiş gibi ellerinden çıkan eserin önünde durur ama hemen sonra, tabloya daha henüz dalıp gitmişken titremeye başlar, beti benzi atar ve bağırır:
- "İşte bu, hayalin ta kendisi!"
Ve karısına döner. Ama karısı ölmüştür.
Hikaye böyle biter. Poe bu hikayeyle ne anlatmak istemiş olabilir?
* * *
“Oval Portre" hikayesi 1842 yılında yayınlandı. O yıllarda “dagerreyotipi” nin icadı Amerika'da fırtınalar estiriyordu. İnsanlar her şehirde ya da gezgin dagerreyotipistlere az bir ücret karşılığında portrelerini yaptırabiliyorlardı.
Poe bunu ima etmiş olabilir mi?
Hikaye fotoğraf sanatçısının aksine bir tabloya gerçek anlamda hayal ve mana katabilen ressamın üstünlüğünü anlatan bir metafor olabilir. Poe, tıpkı fotoğraf ya da tabloların anıları ele geçirmesi gibi, "hayatı resmeden" bir tablonun da o hayali sadece tasvir etmekle kalmayıp ele geçirmesini ifade etmek istemiş olabilir mi?
Poe dagerreyotip haberlerinin okyanusu aşıp gelmesinden birkaç ay sonra, 1840 yılının Ocak ayında bu yeni teknoloji hakkında bir yazı kaleme aldı.
Adeta büyülenmişti.
Yazısında “sun painting" adını verdiği işlemin nasıl yapılacağını ayrıntılı bir şekilde betimliyordu;
“önce pürüzsüz bir bakır levha, parlak bir gümüş tabakayla kaplanıyor, elde edilen yüzey cıva buharına tutularak ışığa duyarlı hale getiriliyor, daha sonra bir 'camera obscura’'nın arka duvarına yerleştiriliyor ve aletin merceği resmi yapılacak nesneye çevriliyor, gerisini ışık hallediyordu.”
Levhada önce hiçbir çey görülmüyor, ancak kısa bir işleme tabi tutulduktan sonra kelimelerle ifade edilemeyecek "olağanüstü bir güzellik" ortaya çıkıyordu. Öyle ki, görüntünün mükemmelliğine ancak çok iyi bir ayna yaklaşabiliyordu:
"Çünkü doğruyu söylemek gerekirse dagerreyotipi levhası sonsuzdur, çözünürlüğü temsil ve reprodüksiyon anlamında insanoğlunun elinden çıkma her tablodan kesinlikle çok daha sonsuzdur. Dagerreyotipi bir hakikat ve sonsuz kusursuzluk gerecidir.”
Poe'nun muhtemelen ilk kez bir dagerreyotipi gördüğünde yaşadığı şaşkınlık "Oval Portre”yi daha da anlaşılmaz kılıyor. Poe hikayenin geçtiği zamanı belirtmemiş. Yani dagerreyotipin icadından önce de geçiyor olabilir. Fakat Poe'nun hikayenin anlatıcısını, portrenin "hayatla birebir örtüşmesi” konusunda düşündürmesi ressamın "İşte hayatın kendisi” diye dehşet içinde bağırmasi (vurgu Poe’ya aittir) gibi tepkiler dagerreyotipinin icadını takip eden ilk yıllarda günlüklerinde, gazete yazılarında ve mektuplarda yüzlerce kez karşımıza çıkan türden tepkilerdir, Poe sanki yeni teknolojinin cazibesini sanat kadar eski ve geleneksel bir üslupla birleştirmiştir.
Dagerreyotipi hakkında yazdığı makaleden iki yıl sonra, aradan geçen zamanda, ‘her yerde insanların karşısına çıkmaya başlamış portrelerin yaşama benzemesi’ Poe'yu hayal kırıklığına uğratmış olabilir mi?
Acaba kesin sonsuzluğun, yüzlere yaşam katmaktan başka şeyler de ifade edebildiği sonucuna mı vardı?
Sabit zamanda sabit kalan bir yüz, ölümü mü çağrıştırıyordu onun için?
Bu soruların yanıtı yok. Poe "Oval Portre" hakkında hiçbir zaman yorum yapmadı. Yedi yıl sonra 1849 yılında kendisinin bir portre için, yani bir dagerreyotipi için modellik yapması gerekmişti ve bundan kısa bir süre sonra, sanki kendi hikayesine örnek teşkil edercesine gizemli koşullarda ölmek istemişti.
Poe'nun hikayesi ve makalesiyle ortaya attığı sorular, yarım yüzyıl sonra fotoğrafla büymüş bir nesil için bile hala tam da bu sebeple çok önemli. İçinde yaşadığımız zamanda ve dünyanın pek çok yerinde doğumdan itibaren belge niteliğinde pek çok fotoğrafımız oluyor. Ama Poe'nun yaşadığı dönemde bir portreden beklenen ve umulanlar da hala geçerli.
Mesela sevdiğimiz biri öldüğünde fotoğraflarının yanı sıra çizilmiş bir tablosunun ya da yağlı boya bir tablosunun olmasını istiyoruz. Yaşadığı yıllarda böyle bir tablosu yapılmamış olanlar için, öldükten sonra bir fotoğrafıyla birlikte bir ressama gidiliyor ve ölen kişinin portresi yaptırılıyor.
Anlaşılan 1839'dan bu yana büyük teknolojik gelişmeler geçiren fotoğrafın sağlayamadığı bir şey var. Bu belki de Poe'nun kendi kahramanını dagerreyotipist değil de, ressam yapmak zorunda hissetmesiyle aynı şey.
-Douwe Draaisma, Unutmanın Kitabından- Illustration for Poe's The Oval Portrait in "Tales and poems - vol.2" (Philadelphia: G. Barrie, 18??) on the page to face p. 87
🧠🗝❤️
Comments