SEÇİM KÖRLÜĞÜ
Seçim körlüğü kavramı, insanların seçimlerinin ve tercihlerinin her zaman farkında olmadıklarını ileri süren, niyet ve seçim arasındaki ilişkiyi manipüle ederek bireylerin tercihleri, kararları ve beklentileri arasındaki etkileşimi inceleyen deneysel bir paradigmadır.
Alex Stone, "Houdini'yi Kandırmak" adlı kitabında "seçim körlüğü" ile ilgili şöyle der:
"Psikologların, "seçim körlüğü" dediği yerde, doğrudan gözümüzün önünde beliren nesneler ve olaylar, dikkatimiz başka bir yerdeyken, sanki dikkatimiz dağıldığında bir şekilde vizyonumuz çalışmayı durduruyormuş gibi, genellikle fark edilmeden görünmez olurlar".
“…Dahası, etkilenen tek şey vizyonumuz değildir. Duyulabilen sesler duyulmaz hale gelir, basit kelimeler anlamsız hale gelir ve dikkatimiz dağıldığında dokunsal duyumlar bile hissedilmez hale gelir.”
***
Seçim körlüğünü özel ve sosyal ilişkilerde, finansal kararlarda, siyasi kararlarda, iş hayatında karar verici konumunda olanların aldıkları kararlarda bile gözlemleyebiliriz.
Ayrıca işe alma süreçlerinde, işe almaya karar verici olanlar da "seçim körlüğü" nün tuzağına düşebilmektedir. Bu nedenle işe alma ekibi ile başvuru sahibi arasındaki herhangi bir önyargıyı veya çıkar çatışmasını ortadan kaldırmak için başvuranların kişisel ayrıntılarına "kör" olmaları gerekir. Çünkü bazı işe alma yöneticilerinin, başvuru sahiplerini pozisyon ile ilgili yetkinliklerini ölçmeden, otomatik filtreleme ile adayın bulunduğu bölge, mezun olduğu okul veya cinsiyet gibi kriterlere bakarak devre dışı bıraktığına inanılmaktadır.
Bu tür davranışlara duyulan ihtiyaçın sebebi ise hemen hemen tüm kuruluşların, belirli üniversitelere ait mezunların bulunduğu “sosyal dernekler” olarak bilinen bu yerlerle etkileşimde olmak, bu grupların yönetimlerine şirin görünmek(!) gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
Bu davranışın bir diğer sebebi ise; daha önce beraber çalıştıkları iş arkadaşlarını ya da birlikte okudukları sınıf arkadaşlarını mevcut işyerlerine “alma” eğiliminden doğmaktadır.
Tabii ki şunu da yazmadan geçemeyeceğim, çoğu kuruluşta personel sayısı az olan İK departmanları göz önüne alındığında, "seçici körlük" devre dışı bırakılarak yapılan işe alım süreçlerinin, iş yükünü artırmanın yanı sıra sürece ek karmaşıklık katmanları getirdiği de ayrı bir gerçektir.
Son olarak 2016 yılında Petter Johannson'ın bu konuda yaptığı TED konuşmasına atıfta bulunmak isterim. Petter Johannson, seçim körlüğünün insanları aptal ya da daha kötü gösterebileceğini kabul ediyor, ancak aynı zamanda bu araştırmanın, görünüşte uyumsuzluklarla dolu ve uzlaşmadan yoksun bir dünyada umut nedeni olabilecek insanlar hakkında bize bir içgörü sağladığına da inanıyor.
İşte Petter Johannson' ın TED konuşmasının kapanış satırları:
Bu [seçim körlüğü] biraz rahatsız edici görünebilir. Ancak buna olumlu bir yönden bakmak isterseniz, bize bunları da gösteriyor olabilir: Tamam, yani hepimiz düşündüğümüzden biraz daha esneğiz. Fikrimizi değiştirebiliriz. Tutumlarımız sabit değildir. Ayrıca, insanların yalnızca sorunla ilgilenmelerini ve ters açıdan görmelerini sağlayabilirsek, onların fikirlerini de değiştirebiliriz. … Tutarlı olma ihtiyacından kurtulmak aslında büyük bir rahatlamadır ve sosyal hayatı yaşamayı çok daha kolay hale getirir.
Dolayısıyla sonuç şu olmalıdır: “Kendinizi bilmediğinizi bilin. Ya da en azından sandığınız kadar iyi olmadığınızı."
Sevgiyle kalın
🧠🗝❤️
Comments