ACEM DİYARInın HİKAYELERİ, sonsuz bir yolda yürüyen seyyahtan söz eder.
Bu yolcu her türlü yükle yüklüymüş. Sırtında ağır bir kum torbası varmış ve kocaman su kabı da yanında sallanıyormuş. Sağ elinde rengi solmuş koca bir taş, sol elinde iri bir kaya parçası taşıyormuş. Boynunda dağılmış bir ipin ucunda, eski bir değirmentaşı sallanıyormuş.
Ayak bileklerindeki paslı zincirlere bağlı ağırlıkları, tozlu topraklarda sürüklenirken bir yandan da başındaki yarı çürümüş bir balkabağını dengede tutmaya çalışıyormuş. Attığı her adımda zincirler şakırdıyormuş. Sızlana sızlana, adım adım ilerlemekte ve kötü kaderinden, kendini tüketen bu hayat yorgunluğundan yakınmaktaymış..
Öğle sıcağında bir çiftçiye rastlamış. Çiftçi sormuş :
- “Yorgun yolcu, niye bu iri kaya parçasını kendine yük ediyorsun?”
Seyyah cevap vermiş :
- “Sana çok saçma gelecek ama daha önce bunu hiç FARK ETmemiştim” der ve bunun üzerine kayayı atarak, kendini daha HAFİF HİSSETmeye BAŞLAmış..
Uzun süre yoluna devam etikten sonra yeniden bir çiftçiye rastlamış ve o da sormuş:
- “Yorgun yolcu, söyle bana, neden başındaki yarı çürümüş bal kabağı ile kendine eziyet ediyor ve niye o demir ağırlıkları ayaklarında sürüklüyorsun?”
Seyyah cevap vermiş :
“İyi ki bunu söylediniz.. Zira kendime ne yaptığımın farkında değildim” demiş ve ardından ZİNCİRLERİNİ ÇÖZmüş, bal kabağını YOLUN KENARINdAki hendeğe FIRLATmış ve kendini yine HAFİF HİSSETmiş..
Ama YOL ALdıkça, tekrar yorgunluk bastırmış. Tarladan gelen bir başka çiftçi, kendisini şaşkınlık içinde izlemiş ve şöyle demiş:
- “Çuvalında kum taşıyorsun fakat ileride taşıyabileceğinden çok daha fazla kum var.. Sanki çölü geçmeyi planlamış gibi, o büyük su kabını ne yapacaksın? Nasıl olsa YOL BOYUNCA uzun süre sana eşlik edecek TEMİZ BİR DERE akıyor.”
Bunu duyan seyyah su kabının ağzını açmış ve içindeki acı suyu yola DÖKmüş. Sırt çantasındaki kumu yere boşaltınca, bu kum bir çukur doldurmuş..
Bütün bunlardan sonra dalgın dalgın DURmuş ve batmakta olan GÜNEŞE BAKmış.. Ona ulaşanlar güneşin son IŞIKlarıymış..
Şöyle bir KENDİNE BAKtığında, boynundaki ağır değimentaşını GÖRmüş ve birden öne eğilerek yürümesine bu taşın sebep olduğunu fark etmiş.. Hemen GEVŞEtmiş ve nehire atabildiği kadar uzağa fırlatmış..
Sonunda YÜKLERİNDEN KURTULmuş bir şekilde, akşamın SERİNLiğindE kalacak bir yer bulmak üzere RAHATça YOLUNA DEVAM Etmiş..
( Acem Hikayeleri kitabından alıntıdır )
* * *
Nedense bu hikayeyi her okuduğumda RUHUM öylesine RAHATlıyor ki, ister istemez merak ediyorum acaba rahatlamış bir zihinle bu hikayeyi TEKRAR OKUduğumda, bir öncekinden daha da fazla RAHATLAyabilirmiyim....
Peki ya sen?
Merak ediyorum, acaba sen de bu hikayeyi tekrar okuduğunda, şu ankinden çok daha fazla rahatlık duygusunun içinde süzülüp, derinleşebilecek misin?
Comments