"Harika... Bu odada, bu koltukta, tamamen gevşemiş bu haldeyken… enerji alanına gir... Güzel. Şimdi birazdan bir tarih söyleyeceğim ve ne bulursanız bizimle paylaşmanızı istiyorum. Aldığınız görüntüler, kelimeler veya duygular ne olursa olsun. Anlıyor musunuz?"
"Hı hı," diyor Elif.
"İyi. Pekala, yıl 1807.”
Elif belki on saniye sessiz kalır.
“Ben... ah... gemiler suya giriyor. Ben... Ben küçük... bir kayığın içindeyim... gemilerden birinden uzakta kürek çekiyorum... yanan bir gemi.”
"İyi. Başka?"
“Ben... benimle birlikte kürek çeken iki adam daha var ve elim gerçekten acıyor. Yanıyor. Sol küreği tutmak zor. Ve kayığın dibindeki su ayaklarımı donduruyor..."
"Gemilerle ilgili başka bir şey var mı?"
"Oradan kürekle uzaklaşıyoruz ve yanan güvertede koşan bazı adamlar görüyorum. Sanırım kayıkta arkamda yatan yaralı biri var...”
"İyi. Başka bir şey?"
"Evet," diyor Elif gülümseyerek. "Lavaboya gitmeliyim."
"Sen mi yoksa teknedeki seni mi kastediyorsun?"
"Teknedeki ben. İyiyim."
....
"Teşekkürler Elif.
* * * * *
Tamam. Bakın, bütün bunlar ne hakkında?
Elif, on dokuzuncu yüzyıldaki bir savaştan reenkarne olmuş bir İngiliz denizci mi? Hayır. Bunu bilmenin yolu yok.
Hayal gücünü harekete geçirip tüm bunları tarih kitaplarından mı aldı? Bunu bilmeninde yolu yok. Hepsi tarih kitaplarından gelmiş olabilir, ama Elif için bir tarih kitabı, zihnindeki farklı bir kayıttan başka nedir ki?
Elif'in zihnindeki kayıt yığınında sadece kendi hayatından değil, geçmişteki diğer insanların hayatlarından da olaylar var mı? Yine, bilmenin bir yolu yok. Diğer ikisi gibi, bu da bir olasılık. Yine de her durumda, bu Elif'nın zihninden bir kayıt... Hepsi sadece kayıt.
Buraya kadar tamam isek, şimdi zihnin size bahsetmediğim küçük bir yönü var. Her birimiz, ana rahmine düştüğümüz anda oluşan bir hücreden meydana geldik ve o hücre, babamızdan bir, annemizden bir hücreden oluştu.
Ve annemizden gelen hücre, aslında babasından ve annesinden bir hücresel miras içerdiğinden, o zaman bizde büyükanne ve büyükbabamızdan da bir hücre var. Bunu hepimiz biliyoruz.
Hepimiz bir çocuğun sadece babasının değil, aynı zamanda büyükbabasının tükürüğü ve görüntüsü olabileceğini de biliyoruz. Ama tabii ki dedemizden aldığımız o hücresel miras, babasından ve onun soyundan gelen bir hücresel miras kadar, annenin ve annesinin atalarının sonsuza kadar geri giden soyağacını da içerir.
Bildiğim tek şey, baban ya da büyükbaban gibi görünmeyebilirsin ama büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-babanın tükürüğü ve görüntüsü olabilirsin. Ya da büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-büyükannenizin. Gerçek şu ki, her birimiz geçmiş atalarımızdan hücresel bir kalıtıma sahibiz ve her birimiz nihayetinde diğer herkesle akrabayız.
Burada yeni bir şey yok. Bildiklerimizden uzakta bir şey yok. Bu sadece tüm bunların mümkün olduğu anlamına geliyor.
Tüm söylediğim; Elif’in ve her birimizin, biz doğmadan önce yaşanmış kayıtlar yığınımızı, zihnimizde taşıyor olmasının mümkün olduğunu içermektedir.
Her halükarda, tüm bunlar gerçek de olsa, hayal ürünü de olsa, bir sorunumuzu çözmek için “geçmiş yaşamlar” çalışması yaptığımızda bilinçaltının getirdiği bu kaydın, bir şekilde yaşadığımız soruna çözüm sunabilmesidir.
Düşünsenize, bilinçaltımız binlerce belki de milyonlarca kayıttan, bu sorun için neden bu kaydı getiriyor? Hayal ya da gerçek, bilinçaltımız bizimle çalışmak istiyor ve bir çözüm sunuyor.
Bize kalan ise sadece bunu alıp çözümlemek ve değerlendirmek.
Sevgiyle
🧠🗝❤️
留言